12 ARALIK, PERŞEMBE, 2024

Kendime Sordum: Gülayşe Koçak

Değerli yazar ve yaratıcı yazma eğitmeni Gülayşe Koçak kendisine sorulmasını istediği 3 soruyu Artful Living okurları için hem sordu hem yanıtladı. Ayrıca yazarın son kitabı "Yaratıcı Yazmanın Hazzı"ndan yine Artful Living okurları için ilk kez bir bölümü sayfalarımızda "tadımlık" paylaşıyoruz.

title_image

Değerli yazar ve yaratıcı yazma eğitmeni Gülayşe Koçak kendisine sorulmasını istediği 3 soruyu Artful Living okurları için hem sordu hem yanıtladı.

1- Yaratıcı Yazma atölyelerinizde en çok neye önem veriyorsunuz?

İyi bir Yaratıcı Yazma atölyesinin sunduğu en önemli fırsat, ne kadar aykırı, sarsıcı da olsa, her tür düşüncenin, duygunun, fikrin, yargılanmaksızın serbestçe dolaşıp ifade edilebileceği bir ortam sağlamasıdır. Yaratıcı düşünceyi geliştirmenin de ‘tek’ kuralı, sunulan fikri asla yargılamamaktır. Bunlar çok saçma, çok tartışmalı da olsalar, sadece fikir olduklarından, kimseye zarar vermezler. İşte, öğrenciler ancak böylesi rahat bir ortamda Yaratıcı Yazma yoluyla hayal kurma ve yaratıcı düşünme becerisini geliştirebilir, “ifade özgürlüğü” kavramını içselleştirebilirler.  Öğrencilerim genellikle, ezberci eğitimin tornasından çıkmış, üzerine de üniversite sınavının sillesini yemiş kişiler. Bu yüzden onlarda öncelikle, yazdığı metni hocaya beğendirme ve “hata yapma” kaygısını ortadan kaldırmaya çalışıyorum. İlk haftalarda yaratıcılıklarını devreye sokmalarına yardımcı olmaya yönelik “saçmalama” çalışmaları yaptırıyorum. Ben de onlarla birlikte yazıyorum, ben de onlarla beraber saçmalıyorum, böylece birlikte saçmalıyor, hep beraber “rezil” oluyoruz. Yazdıklarını bana beğendirme kaygısı ortadan kalkınca, işte o zaman “kendileri gibi” yazmaya başlıyorlar.

2- Romanlarınızdan sonra “Yaratıcı Yazmanın Hazzı” gibi teknik bir kitap yazarken sıkıldınız mı?

Hayır, çünkü “Yaratıcı Yazmanın Hazzı” teknik bir kitap değil; bir tür deneme kitabı denebilir. Konuşma dilinde, dostlarla sohbet eder gibi yazdım, bu yüzden çok zevk alarak yazdım; yazarken kelimeler çok rahat aktı. Gerçi yazmaya, yaratıcı yazma atölyeleri düzenlemeye ve yazma çekingenliğini aşmaya  ilişkin pek çok tüyo var kitapta, ama bunlar “teknik” tanımına girmez, çünkü kitabın ana fikri zaten, bunun “tekniğinin” olamayacağı. Kitabımda hem roman yazarı, hem de yaratıcı yazma eğitmeni olarak, “yazma”ya ilişkin kimi eğlenceli, kimi düşündürücü çeşitli maceralarımı paylaştım..

3-  “Yaratıcı Yazmanın Hazzı”nı yazarken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

Bu kitabı yazma fikri aklıma ilk düştüğünde oturmuş, büyük hevesle, madde madde, bir “İçindekiler” sayfası hazırlamaya girişmiştim: Kurgu, Diyalog, Karakter…  

Ama iş bilfiil yazma aşamasına geldiğinde, yazdığım her satırın beni tasarladığım ilk plandan giderek uzaklaştırdığını gördüm. Yapmak istediğim şey, “madde madde” listelenmeye nasıl gelebilirdi ki? Zihin, o kadar karmaşık, çağrışımların peşine düşmeyi o kadar seven bir araçken, yaratıcı bir metni birtakım öğelere nasıl ayırırsınız? Örneğin, karakterle kurgu nasıl ayrılır birbirinden? Hele atölyelerde, şekilsellikten kaynaklanan onca çekingenliğe ve korkuya tanık olduktan

sonra yazacağım bir Yaratıcı Yazma kitabı, birtakım yapay algoritmalara nasıl sığabilirdi? Nitekim bu kitabı yazmanın en büyük zorluğu, bölümler arasındaki işte bu bulanıklık, bu konular-arasılıktı. Okurlarıma acımasam, kitabı roman dokur gibi, tek parça olarak yazardım. “Ben belli konuları belli bölümlerde aramak isterim” ısrarcıları için bir “Dizin” bölümü ekledim.

***

Yazarın son kitabı “Yaratıcı Yazmanın Hazzı” kitabından Artful Living okurları için ilk kez tadımlık:

[...Belki romantik veya naiv gelebilir, fakat ben Yaratıcı Yazma’nın, kişiyi daha iyi bir insan yaptığına da inanıyorum:  Hayatta varolmanın, “ben” olmak dışında milyarlarca biçimi var. Olmadığımız kişiyi olduğumuzu hayal etmek, başka bedenlere şakacıktan da olsa girmek, kendimiz haricinde ne çok varolma biçimi olduğu konusunda gözümüzü açar; ama aynı zamanda, değer ve deneyimleri kendimizinkine çok uzak –hatta belki çok ters– bir karakterin psikolojisine girmek için zihnimizi tamamen özgür bırakmamız gerekir; ancak böyle yaparsak, bilinçli zihnimizle asla aklımızın ucundan bile geçmeyecek anlamlarla zenginleştirilmiş, inandırıcı bir hikâye yaratabiliriz. Yaratıcı Yazma tarzı çalışmalar, bu nedenle çok zevklidir ve yapılabilecek en iyi beyin egzersizlerinden biridir:

Beynimiz, her enstrümanın bütünle uyum içinde çalıştığı müthiş bir senfoni orkestrasına benzer.  Yaratıcı Yazma çalışmaları hem –dünyaya daha doğrusal ve mantıksal bakan ve dil kullanımında hakim olan– sol beyni, hem de –dünyaya bütüncül ve yaratıcı bakan ve görsel imgelemede daha etkin olan– sağ beyni, mükemmel bir koordinasyon içinde devreye sokuyor. Kalıplar dışında düşünen ve tamamını kullanan beynin ürettiği enerjiler elbette ki “farklı” olacaktır; kişinin zihinsel kalitesi zamanla giderek yükselecektir, kararları/ tercihleri/ zihniyeti muhtemelen daha esnek, daha demokrat, daha insancıl olacaktır.

Yaratıcı Yazmanın, kendimizden farklı olan kişilere daha hoşgörüyle, daha sevgiyle yaklaşmayı bize öğrettiğine kuvvetle inanıyorum. İnsanların sigara izmariti yemeyi sevebileceklerine inanabilirsek; bir aslanla sineğin, siyahla beyazın, ağaçla insanın, canlıyla cansızın arasındaki bütün sınırların da silikleştiğini görür, her şeyin birbiriyle bağlı bir bütün olduğunu fark ederiz.  Yarattığımız en kötü karakterlerin bile zayıf yönlerini, neden “öyle” olduklarını, içlerindeki mücadeleyi sonuçta biz görüyoruz yakından; onları sevmemek, hiç değilse onlara merhamet duymamak elimizde değil – çünkü bir yandan da o zaaflar, bizden, bizim hayal gücümüzden türüyor; onlar bizim parçamız, onlar biz’iz. Bu içgörü bizi, gerçek hayatımızda da başkalarını kolayca yargılama zaafına karşı daha uyanık kılıyor. Kalbimizi yumuşatıyor; “sen”le “ben” arasındaki ayrımın aslında hiç de sanıldığı kadar büyük olmadığını gösteriyor bize. Sınırları bulanıklaştırıyor.
…]

Arka Kapak:

Gülayşe Koçak’ın “yaratıcı yazma”yla ilişkisi, Yaratıcı Yazma eğitmenliğine başladığı ilk derste kendisine yöneltilen  “Hocam, nasıl yazarsam beklentinizi karşılayabilirim?” sorusuyla bambaşka bir boyut kazanıyor.  

Kitapta, dokuz yıllık Yaratıcı Yazma eğitmenliği sırasındaki gözlemleri, Türkiye özelinde Yaratıcı Yazma atölyeleri düzenlemenin kendine has zorlukları akıcı bir dille anlatılırken, sıradan düşüncenin “otomatik”liğinden sıyrılmanın, yaratıcı metinler üretebilmenin önündeki sosyolojik, kültürel ve eğitimden kaynaklanan engellere ışık tutuluyor.

Koçak, atölyelerinde karşılaştığı bu sıkıntıları zaman içinde nasıl aştığını somut örneklerle anlatırken, yaratıcı yazmaya ilişkin tüyoları ve kendi yazarlık maceralarını, eğitmenlik maceralarıyla harmanlıyor.
Koçak’a göre yaratıcı yazma, nihaî hedefi “yazar”lık olan bir beceri değil; yazılan ister roman ister dilekçe olsun, kişiyi kendiyle yüzleştiren, dönüştüren, haz veren, zaman zaman çok da eğlenceli bir alışkanlık, bir yaşam biçimi - hayata açılan bir kapı.

Kitabın hedef kitlesi; yazar olmaya niyetlenenler, yazmaktan çekinenler, öğrenciler, öğretmenler, ebeveynler… kısacası, herkes!

Gülayşe Koçak

New York’ta doğdu, çocukluğu Addis Ababa’da geçti; ilkokulu Kopenhag’da,  ortaokulun bir bölümünü TED Ankara Koleji’nde, liseyi Hannover’de okudu ve Hannover Konservatuvarı’nda piyano çalışmalarını sürdürdü. Liseyi Tevfik Fikret Lisesi’nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Kanada Büyükelçiliği’nde, White&Case’de çalıştı; bir oda müziği grubuyla müzik çalışmalarını sürdürdü, konserler verdi. Ankara Anglikan Kilisesi’nin pazar ayinleri orgculuğunu yürüttü. 2003’den bu yana Sabancı Üniversitesi Yazma Becerileri Merkezi’nde Yaratıcı Yazma atölyeleri yürütüyor, Etkili Yazma Teknikleri eğitimleri, ayrıca toplumsal cinsiyet farkındalığı uyandırmaya yönelik “Mor Sertifika” programında eğitimler veriyor.  Coristanbul’da çok-sesli koro çalışmalarını sürdürüyor. Oğulları, Kerem ve Sinan.

Kitap ve makale çevirilerinin, denemelerinin yanı sıra, romanları şöyle sıralanabilir: “Çifte Kapıların Ötesi” (1. Baskı Oğlak Yayınevi 1993; 2. Baskı İletişim 2003, 3. Baskı Yapı Kredi Yayınları);  “Gözlerindeki Şu Hüznü Gidermek İçin Ne Yapmalı?” (Oğlak 1997); “Topaç” (Kanat Kitap 2002), “Siyah Koku” (Yapı Kredi Yayınları 2012). Denememsi kitabı: “Yaratıcı Yazmanın Hazzı” (Alfa Yayınları, 2013).

;
0
8
0
Yazar:
Fotoğraf: Sinan Koçak
Tag: Gülayşe Koçak, Yaratıcı Yazmanın Hazzı, Alfa, Sinan Koçak,
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage