Dünyadaki tüm sektörlerde bir dönüşüm başlatan NFT’lerin sanat piyasası ve sanatçılar açısından önemi ve geleceği üzerine bir yazı.
“NFT, FNFT ve Art Investment DAO: Çağdaş Sanatın Blokzincir Üzerindeki Geleceği” başlıklı bir önceki yazıda NFT’lerin ne olduğu ve ne çeşitlerinin bulunduğu, ortaklı sanat yatırımlarının blokzincir üzerindeki geleceğinden bahsetmiştim. Bir aylık süreç içerisinde gelinen bu noktada NFT rüzgarı bitti gibi görünse de şekil değiştirdi demek yanlış olmaz. Artık rastlantısal olarak katmanlarla oluşturulan 10bin parçalık koleksiyonlar yerine, sanat eseri niteliği taşıyan ve edisyonu olmayan 1/1 özgün eser niteliği taşıyan NFT’lerin rüzgarı başlamak üzere. Blokzincir içerisindeki hızlı değişimler NFT’lerin yükseliş yakalamasının yanı sıra onların kullanım modellerine ilişkin de bizlere farklı alanları gösteriyor. Örneğin bir kaç gün önce, bir cryptoPunk sahibi, “Punk” NFT’sini teminat göstererek merkeziyetsiz bir finans protokolünden borç aldı. Gerçek dünyada nadir olaylar dışında bir sanat eserini teminat göstererek bankadan finansman almanız çok zordur. Ancak hacizli durumlarda sanat eserleri ekspertiz sonucu değer biçilerek borçtan düşer. Yani sanat eserlerinizi banka kurumu anında nakite çevirip size ödeme yapmaz ya da böyle bir kredi modelleri yoktur. Böyle bir hizmetleri olsa bile bu bir ton prosedür gerektiren evrak işleriyle hallolarak ve gerçek değerinin çok altında bir fiyatla gerçekleşir. Fakat blokzincir bu konuya oldukça basit bir şekilde çözüm getirmiş oldu. Eğer NFT sahibi aldığı krediyi ödeyemezse NFT borç aldığı kişiye geçecek.
Bu durum artık NFT’lerin kullanım alanlarını gözler önüne sererken yatırım aracı olduğundan da şüphe duymamızı engelleyecek bir gelişme daha demek. Üstelik tüm bunlar dakikalar içinde gerçekleşti ve geleneksel finans kurumlarının yarattığı prosedürlerin tamamını ortadan kaldırdı.

Bir başka kullanım alanı olarak da geçtiğimiz ay Ethereum tabanlı metaverse olan Decentraland’de açılan İş Sanat’ın “Tablolarla Boğaziçi’nde Bir Gezinti” adlı koleksiyon sergisinde karşımıza çıktı. Bu sayede NFT’ler hem Türkiye İş Bankası’na ait koleksiyonun envanter kaydını tuttu hem de sergi bileti olarak ziyaretçilere dağıtıldı. Bu ilk örnekler aslında gelecekte ne olacağına dair bizlere bariz ipuçları vermekte. Bir sinema filmine, konsere, futbol maçına, festivale veya tiyatroya gitmek için gerekli olan bileti, NFT formatında neden cep telefonumuzdaki kripto cüzdanımızda taşımayalım? Tüm bu kağıt israfı ve form doldurmak için harcanılan zaman, kripto cüzdanlarımız sayesinde ortadan kalkacaktır.

Diğer bir kilit nokta ise Art Basel’in yayımladığı rapor olan Global Art Market Report’ta yer alıyor. Rapora göre pandeminin yarattığını bu dijital sıçrayış artık dünya sanat piyasasının yüzde %20’sine yakın bir bölümünü oluşturuyor. Kulağa çılgınca gelse de NFT’ler bu pastadan pay almaya devam edecek gibi görünüyor. Galerilerin, müzelerin, müzayede evlerinin, kültür ve sanat kurumlarının iki senedir kapalı olması, tüm bu kurumların ekonomik olarak zarar etmesine sebep oldu ve süreç onları yeni bir gelir arayışına ve pazara iterek, yeni çıkış yolları aramasına sebep verdi. NFT artık sanat piyasasının gitmesi gereken kaçınılmaz bir yol. Christie’s ve Sotheby’s bu süreçte en önemli satışlarını NFT’ler aracılığıyla gerçekleştirdi. Birçok sanat kurumu bu sayede kendileri için fon yarattı ve pandeminin yarattığı küresel ekonomik krizin yaralarında olabildiğince hızlı kurtulmaya çalıştı.

Tabii tüm bu süreçten bahsederken yalnızca piyasa açısından değil esasen sanatçılar açısından da NFT’lerin ne anlam ifade ettiğini konuşmak ve anlatmak gerekiyor. Gerçek dünyada ne yapmak istediğini bilen birçok sanatçı, tasarımcı ya da yaratıcı yeteneklere sahip insanlar geleneksel yapıdaki çoğu sorunu NFT’ler ile aştı diyebiliriz. Sanatçılar ve bu süper yetenekli insanlar artık geleneksel sorunların yarattığı ve dikte ettiği hukuki, maddi ve manevi sorunları ortadan kaldırarak kendi potansiyellerine odaklandığı bir üretim sürecinde daha özgün ve daha özgür hareket edebiliyorlar. Elbette bu durum hızlı yoldan para kazanmak isteyen sanatçılar için geçerli değil. Sanatçıların bir bölümü satış yapmak için trendlere uyarak kendi pratiklerini terk edip marketing’e yoğunlaşıyorlar. Bir noktada “Ne anlatırım?”dan ziyade “Hangisi satar?” diye türlü türlü şeyler deniyorlar ve kimi genç sanatçı kariyerini başlamadan bu sebeple bitirebiliyor. Aslında bu özgür hareket alanı sanatçılara kendi potansiyellerini ortaya çıkarma gücü verirken kurumlar ve kurumsallar açısından da bir değişim anlamına geliyor.

Öncesinde pazarı koleksiyonerler ve kurumlar belirlerken bu eksen artık yavaş yavaş sanatçıların ürettiği ve pazarı sanatçıların belirlediği bir noktaya doğru evriliyor desek hiç de abartmış sayılmayız. NFT’ler sayesinde artık meşale sanat kurumlarında değil. Oyunu istedikleri gibi oynayıp kurgulayamıyorlar. Bu yüzden adapte olmak zorundalar ve birçok sanat kurumu da bu teknolojiden geri kalmamak için kesenin ağzını açmış durumda. Blokzincir teknolojisiyle sanat kurumlarının rolü çok açık bir şekilde mesihlikten havariliğe evrildi. Artık takip edilen değil, takip eden konumundalar. Tekrar bu gücü yakalamak için sanatçılara olması gerektiği gibi milyonlarca dolar ödüyorlar.
Bu sebeple sanat sektörü demokratikleşiyor ve tekelleşme son buluyor. Şüphesiz ki sadece sanat için değil, dünyadaki her alanda büyük bir değişim başladı. Blokzincir ve NFT’ler her alanda artık tıkanmış, yaratıcılığını kaybetmiş olan merkezi yapıların ilerleyemeyeceği bir sorunun çözümü olarak da karşımıza çıkıyor.

Geleneksel alandaki tıkanıklığı gidermek ve yeni bir ifade biçimi yaratmak isteyen tüm yetenekler, blokzincir üzerinde bir araya gelerek yeteneklerini ve üretim pratiklerini birleştirerek güç birliği yapıyor. Bu yeni ifade biçimi, mail trafiğinde bile haftalar harcayan kurumsalların içerisinde olmadığı yeni bir ekosistemi filizlendirmeye başladı bile. Geçmişten gelen pratikleriyle sanatçılar zaten bu kolektif üretim biçimine aşinalar ve adapte olmaları hiç de zor olmadı. Mevcut süreç içerisinde hâlâ NFT’lerin hem içerik hem de kullanım alanı açısından çok fazla büyüyeceğini göreceğiz. Şu anda NFT’lerin ateş çağındayız, tıpkı 90’lı yılların sonunda online alışveriş sektörünün ilk örnekleri gibi fakat aradaki tek fark, NFT’lerin bu kadar popüler olması için 20 sene beklemeyeceğiz, tüm bunlar çok daha kısa bir sürede gerçekleşecek.