28 ŞUBAT, CUMA, 2025

Sanatı Daha Ulaşılabilir Kılmak En Büyük Motivasyonum

Sahnedeki birçok prodüksiyonun yapımcılığını üstlenen Elif Özge Maltepe ile kurucusu olduğu 484 Urban Garden’ı, tiyatroda yapımcıların önemini ve yer aldığı projeleri konuştuk.

title_image

  Elif Özge Maltepe; “bir sanatçının yaratma fikrini, ‘mümkün kılma güdüsü’ çok iştahlandırıyordu beni” diyerek 2020 yılında 484 Urban Garden’ı kurarak yapımcılık koltuğuna geçti ve bugüne kadar pek çok oyunun yapımcılığını üstlendi. Maltepe, bu işi yaparken hedeflerini projenin hayata geçmesi, uzun yıllar boyunca sahnede kalması ve seyircisiyle bağ kurmasını da sağlamak olarak belirtiyor. Bugün sahnede yer alan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Afife, Canavar gibi yapımların yanı sıra süreci tamamlanan birçok projeye de yapım desteği verdi.​Elif Özge Maltepe’ye sanatla bağlarının profesyonel işine dönüşmesini, tiyatroda yapımcıların varlığı ile ilgili merak ettiklerimizi, yapımcıların görevlerini ve yer aldığı projeleri sorduk.  

Söyleşimiz için hazırlanırken hakkınızda sosyoloji ve hukuk formasyonunuz olduğu hâlde Paris’e gidip sahne sanatları ve kültür yönetimi alanında yüksek lisans yaptığınızı öğrendim. Bu kararı almanızda, yolunuzu sahne sanatlarına döndürmenizde neler etkili oldu?

  Aslında okul hayatım boyunca sanatla sürekli bağ kurmaya çalıştım. Lisans derslerimde ve araştırmalarımda daha çok toplumsal dönüşüm, sanat ile toplum arasındaki ilişkiyi görünür kılmaya ilişkin okumalar yapıyordum. Sanat yapıtlarının oluşumunda toplumsal çevre koşullarının etkisini, kültür ve topluluklar arasındaki ilişkiyi sorgulamak ilgimi çekiyordu. Koç Üniversitesi de bu konuda o dönem çok güzel bir zemin hazırladı. Okula gelen konuşmacılar, öğrenci kulüpleri, seçmeli dersler, okuldaki öğrenci profili, sorgulayıcı ve kapsamlı bir yaklaşım geliştirmemizi sağlıyordu.

Aynı zamanda üniversitede çok oyun izliyordum ve sahne arkasında bir şeyler yapmak istediğimi biliyordum. Ancak nereden başlayacağımı ya da ne yapacağımı tam bilmiyordum. Hukuk okuduğum için uzun süre avukat olmakta kararlıydım. Yaz dönemlerinde yaptığım avukatlık stajlarında biraz kafam karışmaya başlamıştı. Sürekli sahneyle, tiyatroyla ilgili işlere bakarken buluyordum kendimi. Ama formasyonum olmadığı için tiyatroda çalışmaya cesaret edemiyordum ve aslında sahne arkasında iş bölümlerini, özellikle benim nasıl bir rol üstlenebileceğimi tarif etmeye çalışıyordum ama “yapımcılık” o dönemde bildiğim ve sektörde de sık karşılaştığım bir kavram değildi. Sanatçıların yapmak istediklerini hayata geçirmek istiyorum, diyordum. Sanatçı kişisi, o kadar çok eseri dışındaki işlerle uğraşıyor ve hayata geçirmek adına mücadele veriyor ki asıl yaratacağı esere gücü kalmıyor, gibi geliyordu. Kabaca, bir sanatçının yaratma fikrini, “mümkün kılma güdüsü” çok iştahlandırıyordu beni.

​Önce, lisans ikinci sınıftayken Martı oyununda sahne arkasında asistan olarak çalışmaya başladım. Sahneyle ilk tanışıklığımın bu ekibe denk gelmesi çok değerli bir tesadüftü. Sonra, Oyuncular Sendikası ve Tiyatro Kooperatifi’nde gönüllü olarak sanatçı sözleşmeleri, hukuki metinler ve telif hakları üzerine çalıştım. Burada sektörün hukuki ihtiyaçlarını doğrudan gözlemleme şansı buldum. Hemen ardından, üçüncü sınıfa geçtiğimde, Ahmet ve Mehmet Uluğ’un vizyonuyla kurulan Pozitif’te, o dönem bünyesinde Volkswagen Arena ve Babylon’un yanı sıra başka yapıları da barındıran firmada, partnerlikler departmanında staj yaptım. Bu deneyim üniversitemin son iki yılına denk geldi ve orada olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Muazzam bir ekip vardı ve özellikle kültür sanat ekosisteminin İstanbul ile kurabileceği diyalog; müzik dünyası ve festival organizasyonları hakkında çok şey öğrendim. Lisans mezuniyetime doğru kültür sanat alanında yurt dışında yüksek lisans yapmaya karar vermiştim.  

Burada aldığınız eğitim size daha sonrasında nasıl bir vizyon kazandırdı? Eğitimin ardından tiyatroyla ilgili ilk çalışmalarınız nelerdi?

  Bu yüksek lisans programı, iki yıl süren ve Paris’te gerçekleşen bir projeydi. Avrupa’daki sahneleri, yapımları ve sanat oluşumlarını yakından takip etme şansı sundu. Bu süreçte birçok oyun izledim ve bunlar üzerine yaratıcılarla sohbet etme, farklı bakış açılarıyla fikir alışverişinde bulunma imkânım oldu. Programın bir parçası olarak hem tez yazmam hem de kendi oyunumu sahneye koymam gerekiyordu. İlk çalışmam, Paris’te prömiyer yapan Failure adlı bir projeydi. Projeyi hayata geçirecek bütçeyi bulmaktan, prömiyer gününe dek yapılması gereken tüm adımları içeren bir yolculuktu. Yunan bir sanat yönetmeni ve Rus bir yönetmenle birlikte çalıştığımız bu oyun, disiplinlerarası bir deneyim tiyatrosuydu. İzleyicinin de süreçte bir tür ortak yaratıcı (co-creator) olarak yer aldığı bu projeyi hayata geçirmek oldukça zorlu ama bir o kadar da öğretici bir deneyimdi.​

Bu program, multidisipliner üretimlerin sağladığı zenginlik ve farklı sanatsal pratiklerden gelen yaratıcıların projeye dahil edilmesinin işe katabileceği değeri doğrudan deneyimlememi sağladı. Ekipte farklı altyapılardan gelen kişilerin kendi biricik becerilerini projeye katmalarının, süreç yönetiminin ve işi farklılaştırabilecek enstrümanları ortaya çıkartabilecek şeffaf paylaşımların önemini gösterdi. Ayrıca, bu yaklaşımın, yeni ve farklı anlatı biçimlerine kapı araladığını gözlemledim. Bu süre boyunca, geleneksel ve tekdüze anlatıların yerine, daha deneyimsel ve izleyiciyle etkileşim kuran yaklaşımların arttığını ve bu tür projelerin seyirciler tarafından daha fazla ilgiyle takip edildiğini inceleme fırsatım oldu.  

Aslında okurken hep içinizde bir istek olduğunu söylediniz ama merak ediyorum sahne sanatlarına ilgi duymanız ne zaman başladı? Bununla ilgili ilk anınız nedir?

Sanatla olan bağım, ailemden gelen bir değer olarak küçüklükten itibaren şekillenmeye başladı sanırım. Yani şimdi şimdi öyle olduğunu fark ediyorum. Annem ve babam Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü mezunları; her ne kadar profesyonel yaşamlarında farklı alanlarda çalışsalar da sanatı evimizin içinde tuttular. Bu ek bir durum ya da olağandışı bir çaba gibi değildi. Evdeki rutinlerimiz yaratıcı diyalogla çok ilişkiliydi. Bu durum, benim de sanatsal düşünceyi, estetik deneyimi ve yaratıcı bakış açısını bir refleks, bir yaşam önceliği olarak benimsememi sağladı. Dinlediğimiz müzikler, yemek sofralarındaki sohbetler, bazen bir film müziği ya da bir köşe yazısına dair yapılan konuşmalar… Aile dostlarımızla bir araya geldiğimiz buluşmaları, derin ve anlamlı paylaşımları anımsıyorum. O zamanlar bu karşılaşmaların ve sohbetlerin değerini tam anlamıyla kavrayamıyor olsam da bugün dönüp baktığımda, bu zenginlikle büyümenin bana kazandırdığı geniş bakış açısını ve ilhamı çok daha net görebiliyorum. Bu ortam, yalnızca üretimle kurduğum bağı değil, hayata karşı duyduğum merakı ve yaratıcılığa olan inancımı da şekillendirdi.

​Aile buluşmalarında herkesi salona oturtup küçük gösteriler düzenlerdim. 5-6 yaşlarındaydım; diğer çocukları da organize eder, kıyafetleri karıştırır kostüm yapar, oyunlar sergilerdim hatta bilet keserdim. Topluluklara bir şey sunma fikri, bir gösteri hazırlamanın heyecanı ve izleyenlerin tepkilerini gözlemleme anı beni çok etkiliyordu.

  1. 1
  2. 2
  3. 3

Gösteri hazırlama heyecanının bugününüze de şekil verdiğini düşünüyorum çünkü sizi daha çok yapımcı kimliğinizle tanıyoruz. 2020 yılında hem proje geliştirme hem de bir yapım şirketi olan 484 Urban Garden’ı kurma hikâyenizden, neler yaptığınızdan biraz bahseder misiniz?

  484 Urban Garden, 2020 yılında hem bir yapım şirketi hem de proje geliştirme alanı olarak doğdu. Kemerburgaz’da, 2000 yılından beri var olan aile çiftliğimizin yeniden yapılandırılmasıyla ortaya çıkan bu alan, sanatsal fikirlerin filizlendiği, tartışıldığı ve farklı üretim süreçlerine ev sahipliği yapan bir yaratıcı plato olarak şekillendi.

Kuruluş döneminde pandemi nedeniyle üretime dair tüm planlar belirsiz ve öngörülemez bir şekilde ilerliyordu. Ancak Kemerburgaz’daki bu korunaklı çiftlik, 484’un ilk korunaklı alanını oluşturmasını sağladı. Zamanla hem ben hem de dünya daha emin adımlarla ilerlemeye başladıkça, bu sınırların dışına çıkıp şehre karıştık.  

denizkaya

;
0
13
0
Fotoğraf: Fotoğrafçı
Tag: Tag
Editör: Test
Kaynak: Kaynakçalar
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage