CABININ EŞ Direktörü Deniz Erbaş ile bu yıl dokuzuncu kez gerçekleşen Çanakkale Bienali’nin bugününü, dönüm noktalarını, neleri temsil ettiğini ve geleceğe dair öngülerini konuştuk.
Çanakkale, tarihsel ve kültürel katmanlı yapısıyla Türkiye ve dünyanın ortak mirasına ait değerler taşıyan bir kent. Bu kentin sayenizde 2008 yılından bu yana gittikçe etki alanını genişleten bir bienali var. Bu yıl dokuzuncu kez gerçekleşecek Çanakkale Bienali’nin yıllar içindeki yolculuğunda en önemli dönüm noktaları neler oldu? Bunlar bugünkü bienali nasıl şekillendirdi?
Çanakkale Bienali başlangıcından bu yana yerelde örgütlenen bir sivil inisiyatif olan CABININ tarafından hayata geçiriliyor. İnisiyatifin 12 yıldır bir derneği ve bir sanat merkezi var. İşleyiş hiyerarşik olmayan, katılımlara, değişime açık bu yapı üzerinden sürdürülüyor. Tabii bu yapı yıllar içerisinde yeni katılımlarla güçlendi, farklı projelerle kapasitesini geliştirdi. Özellikle sanat eseri ve sergi prodüksiyonunda uluslararası standartlara ulaşmış durumda. Son yıllarda Çanakkale kentine kültür endüstrisinden insanların gelip yerleşmesi de inisiyatifin kapasitesine eklendi diyebiliriz.
2012 yılında MAHAL’in açılmasıyla inisiyatif hafızasını, üretimlerini ve kentle olan ilişkisini sürdürülebilir bir boyuta taşıdı. Yıla yayılan faaliyetler ve projeler bu mekân altyapısı sayesinde mümkün oldu. Bienalin her edisyonuna giden yolda MAHAL merkezli kültürel, sosyal ve sanatsal çalışmalar bir birikim oluşturuyor, bu birikim de bienalin içeriğine doğru akıyor.
Çanakkale Bienali’nin geldiği bu yolculukta yıllar içinde ulusal ve uluslararası birçok önemli destekçimizle birlikte ilerleyerek bu birikimi daha da güçlendirdik. Geçen edisyonumuzda olduğu gibi bu yıl da Çanakkale Bienali’ni, Çanakkale’nin özgün bir markası olan Dardanel’in ana destekçiliğinde hayata geçiriyoruz. Her edisyonunda olduğu gibi ana sergilerin öncesi, sırası ve sonrasına yayılan bir takvimde iş birlikleri üzerinden şekillenen kültür-sanat etkinlikleri ve projelerden oluşan bir deneyim alanı olarak işliyor. Bienal bu içerik zenginliğini kent merkezindeki tarihi ve kültürel mekânlara, Troya Müzesi ve çevresine, bienal tarihinde ilk kez Assos, Küçükkuyu gibi alanlardaki sanat ve kültür yapılanmalarına yaygınlaştırıyor.
Ayrıca geçen sene “Yeni Komşular” araştırma projesini kurgulayıp hayata geçirdik. Çanakkale kent merkezi dışında farklı ilçelere, köylere yerleşen, kültür endüstrisinin farklı alanlarından profesyonelleri tanımaya ve bir network oluşturmaya odaklanan projenin 120 kişiyi bir araya getiren bir de haritasını oluşturduk. Bu gruptan insanların bir kısmı hem MAHAL’deki etkinlik ve projelerimizde hem de bienalde farklı uzmanlıklarıyla sürece dahil oluyorlar.
Bunun dışında bienal edisyonlarına katılan, Çanakkale’ye ve bienale özgü eserler üreten sanatçılarla geleceğe dönük bir müzeleşme ve koleksiyon oluşturma fikrini paylaşıyor ve katılımlarını alıyoruz. Fikir aslında üretilen eserlerle, hayata geçirilen projelerle ve süreçlerle bienalin hafızasını yansıtacak bir oluşum. Buna en yakın kavram müze gibi duruyor. 2024 ilkbaharında Cermodern’de yaptığımız gibi farklı kentlerde kapsamlı koleksiyon sergileri düzenleyerek bu hedefimizi görünür kılmaya, süreci yine kolektif bir şekilde farklı kurum ve uzmanların katılımıyla kurgulamaya çalışıyoruz. Şu anda da Çanakkale Bienali İnisiyatifi CABININ’in köklü iş birliklerinden biri olan Sinopale’de (Sinop Bienali) Çanakkale Bienallerinden de bir seçki yer alıyor. “Tükenmeden Önce: Yeni Değerler Evreni” başlığıyla 11 Ekim’de kapılarını açan 9. Sinopale’nin de eş-küratörlerinden biriyim. Sinop Bienali kapsamında Jakob Gautel, Nikita Alexeev, Rüstem Aslan ve Mert Karaçıkay’ın Çanakkale’den esinle ürettiği ve mitolojilerin yeniden yorumlanmasına odaklanan eserlerinden oluşan Çanakkale Bienali seçkisi yakın zamanda restorasyonu tamamlanan Sinop Cezaevi’nde 31 Ekim tarihine kadar ziyaret edilebilir.